12 Mayıs 2009

Türk Ebru Sanatı

Hünerli ellerin serptiği boyalarla su üstünde renk cümbüşü yaratma, motif işleme, ortaya çıkan deseni kâğıda aktarma sanatı ebru. Yüzyıllar öncesinde geliştirilen kendine özgü tekniğiyle yapılan; büyük dikkat ve özenle gerçekleştirilen zahmetli bir çalışma gerektiren; en önemli kâğıt süsleme sanatlarından sayılan ebru, hat gibi, musiki gibi bir meşk sanatıdır. Çırak, ustasından gördüklerini meşk etmek suretiyle, toprak boyalarla birbirinden farklı tonlar üreterek, çeşit çeşit desenlerde ebru yapar.

Ebrunun yapılacağı teknenin içinde kitreli su hazırlanır. Serpilen boyalar suyun üzerinde yüzdürülür. Kendiliğinden oluşan desenler, yapılacak olan ebru türüne göre, sanatçı tarafından çeşitli sivri uçlar ve tarakla şekillendirilir. Daha sonra üzerine kâğıt serilir. Serilen kâğıt 10-15 saniyede su yüzeyinde oluşan deseni alınca tekneden sıyırılarak çıkarılmak suretiyle yapılır.

Tekne üzerine atacağınız boyalar sağdan sola doğru atılmaya başlanır daha sonra biraz üste çıkılarak soldan sağa doğru atılır dört sefer bu şekilde tur atılır. Fırça ile atılan boyalar hiç müdahale edilmezse bu Battal ebru olur. İyi bir ebrucu battal ebruyu çok iyi bilmesi gerekir. Battaldan sonra bir bizle önce enlemesine boydan boya daha sonra yukarıdan aşağıya çizgiler çekmesine gelgit ebrusu denir. Gelgitten sonra istenirse çapraz çizgiler çekilerek şal ebru yapılabilir.

Çiçekli ebrulara en son geçilmelidir. Çiçek için hazırlanacak boyaların öd oranı fazla su oranı az olur, yoğunluğu bal kıvamında olursa da bu boyaya göre değişebilir, ayrıca özellikle karışım yaptığınız boyaların iyi terbiye olması gerekir
Yapımı bu şekilde gerçekleştirilen ebru 500 yıllık tarihi geçmişi içinde ilerlemeler göstermiştir. Kullanılan doğal malzemeler, toprak boyalar değişmeden, teknik ve tarz gelişimleri olmuştur.

Türk ebrusunun temel deseni "Battal Ebru" dur. Geleneksel ebrucu olmanın ilk ve son kuralı Battal ebruyu yapabilmektir . Battal ebru desenini ortaya çıkarmak, gül dalına bağlanmış at kuyruğu kılından hazırlanan fırça kullanmayı gerektirir. Kullanılan boyaların atış sırasını, öd miktarı ve su miktarını ayarlamayı bilmelidir. Hatip ebru, gel-git ebru, şal ebru, taraklı ebru, bülbül yuvası, kumlu ebru, kılçıklı ebru, hafif ebru, akkase ebru, koltuk ebrusu, çiçekli ebru, yazılı ebru diğer ebru çeşitleridir.

Ebru sonsuz bir renk cümbüşüdür.Ebrucu tabiattaki renkleri teknesine yansıtmaya çalışır.Renk imkanları kısıtlı gibi görünmesine rağmen ebru, boyaların su ve öd miktarı ayarlanarak renk cümbüşüne dönüşür.Kısıtlı gibi görünen imkanlar beraberinde çok geniş imkanları getirir.

Ebru eğitimi aynı zamanda sabır, nefse hakimiyet, yaradılış esrarının idraki, dengeli olabilme eğitimidir. Bu nedenle tarih boyunca dergahlar sanat icrasının merkezi de olmuşlardır.

Ebru dengenin sanatıdır. Yüzeyde denge, fırça darbelerinde denge, boya ayarlarında denge, elde denge, ruhta denge gereklidir.

Ebru ritmin sanatıdır. Fırça darbelerinin düzgün bir ritimle vurulması gerekir. Yeni başlayan ebru öğrencisi fırça vuruşlarında dengeyi yakalayabilmesi için ritmi yakalayabilmesi gerekir. Bu nedenle eski ebrucular öğrencilere uzun müddet fırça talimi yaptırırlarmış, ritmi öğrendikten sonra ebru yapımına başlanırmış.(Tepe)

Ebru sabrın sanatıdır. Sabır olmadan sanat olmaz. Sanat eğitimin ilk şartıdır sabır. Sanatçı yaptığı işte, başında hangi dikkat ve itinayı gösteriyorsa sonunda da aynı dikkat ve itinayı göstermelidir. Sabır geliştirilebilir bir histir ve sanat eğitimi bu gelişime büyük katkı sağlamaktadır.

Mükemmellik derecesindeki birçok eserin altında, derviş terbiyesinin verdiği alçak gönüllülükle imza bile atılmamıştır. Bu yüzden birçok sanat eserinin kime ait olduğu bilinmemektedir

Ebru, İslam sanatları arasında önemli bir yer tutmuştur. 16. ve 17.yy. arasında birçok tekkeler usta-çırak yöntemi ile öğrenci yetiştiren “sanat atölyeleri” haline gelmiştir (Barutcugil,2001, s.27).

Günümüze kadar gelebilen Osmanlı tekkelerinden “Özbekler Tekkesi” ebru sanatı ve bu sanatın günümüze kadar ulaşması açısından önemlidir. Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvay-i Milliye vazifesi gören tekke, içinde birçok sanatın ve zanaatın öğretildiği, uygulandığı bir okul görevi görmüştür. Bu dönemde tekke önemli bir ebru okulu haline gelmiş ve Necmettin Okyay, Sami Efendi ve Abdülkadir Efendi gibi büyük ustalar yetiştirmiştir (Barutçugil, 2001, s.37).

Bilinen ve literatürde adı geçen Türk ebru ustalarının çoğu 19.yy ve sonrasında yaşamış ustalardır.